7 Temmuz 2016 Perşembe

KÖŞE BAŞINDA TRAJEDİ

Trajedi sevmem derim ya her fırsatta, hani o mutsuz sonları, acılı şarkıları işaret edip… Oysa bugün bana farklı düşündüren bir koku var dışarda. Ve her köşe başında kendi kokusundan kaçmaya çalışan, sessizce pusmuş, hareketsiz evsizler…

Shakespeare gibi yazabiliyorsan trajedini, Amalia Rodriguez gibi fadolarında söyleyebiliyorsan o sarsan ahengiyle, Martha Graham gibi yasını tüm vücudunla hareket ettirebiliyorsan, neyine üfleyebiliyorsan hüznünü bir neyzen gibi, ya da Mayakovski gibi hiç olmayacak kelimelerle hiç olmayacak mısralara dönüştürebiliyorsan acıyı, çaresizliği, Sabahattin Ali gibi çekip vurabiliyorsan kelimelerle ruhunu… O zaman başka. O zaman bambaşka.

Çünkü o zaman, ucuz sigaraların, arabesk romanların sıkışmışlığından kurtulup katıksız gerçek olursun. Acı çekmez, fakat acının içinden bulutla karışık esrar dumanı gibi çıkışına tanık olursun. Acıdır seni çeken artık. Sen içine girer, kendi içinin kuytularında kaybolursun. Açlık biter, tokluk biter. Herkesin boşluğunda boğulursun.

İçki masalarında batsın bu dünya diye hömkürmekle karıştırılmasın. Bu sonradan görme herkes görsüncülük, haysiyetli bir mutsuzlukla aynı şey değildir.

Yapmayın. Kötü kokularla arabeski karıştırmayın.

Ne çok evsiz her köşe başında…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-ShareAlike 4.0 International License. Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.