“ Başarıyı amaçlamayın. Bunu ne kadar amaç haline getirip
bir hedefe dönüştürürseniz, kaçırma olasılığınız da o kadar artar. Çünkü mutluluk gibi başarının da peşinden koşamazsınız; kendisi ortaya çıkmalı,
kendisi oluşmalı ve sadece kişinin, kendinden daha büyük bir davaya kişisel
aldanışının amaçlanmayan bir yan etkisi olarak ya da kişinin kendini başka bir
insana bırakışının bir yan ürünü olarak oluşmalıdır. Mutluluğun kendiliğinden
olması gerekir, aynı şey başarı için de geçerlidir: Ona aldırış etmeyerek,
kendi kendine olmasına izin vermeniz gerekir. Bilincinizi dinlemenizi ve
bilginiz dahilinde bilincinizin sizden yapmasını istediği şeyi yerine getirmek
için elinizden geleni yapmanızı istiyorum. O zaman, uzun vadede- uzun vadede
diyorum!-başarı sizin peşinizden gelecektir, çünkü başarıyı düşünmeyi unutmuşsunuzdur.” diyor Viktor E.
Frankl. 1
Böyle düşünmesini dilerdim, ama uzun yıllar tam tersine
inandı: İnsanlar ikiye ayrılır; başarılı ve başarısız olanlar. Tek gerçek
hedef, başarı! Şimdi bile, gerçekten bu düşünceden vazgeçti mi emin değilim.
Bu, çoğunlukla, onun için yeterince başarılı olmadığımı düşündürdü bana. Onu ulaşılmaz, beni ise ona asla yetmeyecek küçük bir nokta
yaptı. Belki bunun etkisi büyüktü uzun yıllar onu aramayışımda, şimdi hatırlıyorum. Başarısız
olursam, ya da herhangi bir konuda başarılı olamazsam, muhtemelen onun için bir
değerim olmayacaktı. Çok büyük ihtimalle, beni sevmeyecekti ya da eski bir
alışkanlık kadar sevecek fakat saygı duymayacaktı. Oysa başarı neydi ki, ne demekti?
Aklımın bir köşesinde tutarken bu düşünceyi, başka bir adama başarıyla ilgili şunları söylüyordum: Korkma başarısız olmaktan, başarı sandığın gibi hayatın tek
bir alanında olmaz. Milyon dolarlık şirketleri yöneten fakat eşi mutsuz, çocukları yalnız bir CEO başarılı bir adam değildir. Hiçbir hobisi, kişisel
zevki, sanata, spora eğilimi olmayan bir profesor de başarılı değildir. Sevgiyi,
ilgiyi, mutluluğu reddetmek, başarıya giden yol değildir. Başarı, herşeyin
dengesidir, hayatının tüm alanlarında kurduğun denge…
Ve fakat, kurduğum ya da kuracağım cümleler onu ikna etmek
bir yana, kendini dinletemiyordu bile. Ne zaman bir cümleyi tamamlamama izin
vermişti ki! Oysa bir çizgi romandaki baloncuk bile olsam yeterdi. Olamayışım
başarısızlıktı! Bu beni sessiz yaptı. O zaman sustum, en azından başını ağrıtmadım. Şimdi hala, zaman zaman, konuşamam, cümlelerimi tamamlayamam.
O artik daha başarılı, aslında her zaman öyleydi.
Daha başarısızım, çoğunlukla böyleydi.
Bugün, okyanus değil ama boğaza bakarken, aradaki uçurumun
boğaz kadar geniş olup olmadığını düşünüyorum. Hislerimiz boğaz kadar derinken,
aramızdaki mesafe bir yerde kapanır diye umut ediyorum.
Umuda inanırım,
Beni sevdi, bu en büyük başarım…
1. Insanin Anlam Arayisi –
Viktor E. Frankl
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder