ZONGULDAK
Karadeniz soğuktur, geç ısınır.
"Yüzmeyi sever misin?" diye sordu. Yüzmeyi de severim yüzmemeyi
de diye düşündü genç kadın. Gülümsedi. Cevap vermedi.
Serttir. Karadeniz türkülerinde çoğunlukla inatçı olarak
tanımlanır dalgaları.
"Çok inatçısın" dedi genç adam. Birkaç işe yaramaz cümleyle
başka türlüsünün nasıl olduğunu bilmediğini anlatmaya çalıştı genç kadın.
Kendince haklı, hatta biraz mağrur… Gülümsedi. Cevap yeterli gelmedi.
Karadeniz…Ormanın içi deniz, denizin içi orman.
"Ne yaptın oralarda, korkmadın mı?" diye sordu birileri. Neden
korkacaktı ki heryer, bildiği gibi, deniz ve ormanken. İçinde ve dışında,
bildiği tüm zamanlarda ve ait olmadığı tüm ülkelerde, deniz ve orman iç içe
demek istedi genç kadın. Gülümsedi. Cevabı dinleyen olmadı.
Karadeniz tuzsuzdur, kaldırma kuvveti düşüktür,yüzme
bilmeyeni kaldırmaz. Bazen bileni bile kaldırmaz.
Konuştu genç adam. Fena yüzmezdi genç kadın, sustu. Konuştu genç adam. Çok da kötü sayılmazdı yüzüşü genç kadının, uzatmadı. "Onu söylemeden önce düşünecektim" dedi genç adam. Uzun yıllardır yüzerdi genç kadın,
kaldıramadı. Gülümsedi. Cevap anlaşılmadı.
Dik kayalıklar vardır Karadeniz’de. Suları parçalayıp köpük olarak tekrar denize
atan sarp kayalıklar…
"Güçlüsün sen" dediler. Kaç kere çarptık, geri döndük
kayalıklardan. Kaç kere parçalandık köpük köpük, ama deniz topladı bizi yeniden
dedi genç kadın. Gülümsedi. Bütün Karadeniz kadınlarının yerine cevap verdi.
Karadeniz tehlikelidir. Çok kişi kapılır girdaplarına.
Bu nefes alamama, sürekli çırpınış neden diye sordu kendine
genç kadın. Neden ve nereden çekiliyoruz ayaklarımızdan aşağı? Ve fakat boğulup
boğulup ölmüyoruz?
Belki de biz bu denizi tanıyoruz dedi ve bu denizi
tanıyanları. Sessizce gülümsedi. Cevabı kimse duymadı.
Karadeniz güzeldir.
Hep gülümsedi genç kadın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder