5 Eylül 2015 Cumartesi

ÇILGINLIK

Günümüz insanlarının “Bu çılgınlık!” olarak tanımladıkları eylem ve düşüncelerin aslında NORMAL olduğunu iddia ediyorum. Neden mi?

Modern toplumların, ekonomik sistemlerin gürültülü gezegeninde, aslında küçücük bir noktadan bile ibaret olmayan insan, etik olarak adlandırılan kavramları da çiğnememeye gayret göstererek düzenini kurmaya ve sürdürmeye çalışır. Bu düzenin kendi içindeki sessiz kurallarına bağlı kalmak onu aslında kendinden milyarlarca ışık yılı uzaklaştırır. Güzel giyinir ama bir yeri çıplaktır. İyi yemekler yer fakat ruhu bir türlü doymaz. En güzel manzara karşısında yalnızlığını duyumsar. Tüm bu maddi güce, sevmediği işe uzun zamanlar boyu devam ederek ulaşır. Dolayısıyla akış nedir hiç anlayamaz, buna yaklaşamaz. (Böyle bir kavramdan haberi de olmayabilir.) Toplum tarafından kabul gören ilişkiler yaşar, evlilikler yapar ama ruh eşini bulamaz, çoğunlukla aramaz da. (Böyle bir kavramdan da haberi de olmayabilir.) Sonra iş çıkışlarında arkadaşlarıyla buluşur ve Sex and the City tadında, bir içkiyle ilişkisini ya da evliliğini sorgular. Kendisiyle aynı sosyal konumdaki cici arkadaşları, üzüntüsünü paylaşır ama mevcut durumu da sürdürmesi yönünde nasihatler verirler. (Neden insanlar mutsuzluğa tam destektir? Neden üzülüyormuş gibi yapıp aslında içten içe kendileri o durumda olmadıkları için tatlı bir mutluluk duyarlar?) Ve bütün bunlar normaldir, öyle mi?

Hayır, tüm bunlar çılgınlıktır! Yukarıdaki döngünün dışında kalan eylem ve fikirleri çılgınlık olarak nitelendirmektedir günümüz modern insanı. Oysa çılgınlık bu içi boş hayat tarzıdır. Sevmediğin işi sürdürmek, tatmin olmadığın ilişkiler yaşamak, hayallerini ertelemek ve hatta hayal kurmaktan vazgeçmektir. Dünyaya geliş amacımız, bizden önce kurulmuş bahtsız düzeni sürdürmek değildir. Aslında hepimiz, hayallerimizle, farklılık ve farkındalıklarımızla renk renk doğarız. Sonrasında aldığımiz eğitim, içine doğduğumuz aile, birlikte yaşadığımız toplum ile birlikte renkler solmaya, tek renk belirlemeye başlar. “Normalleşiriz.” Artık normal olmak, minimum risk maksimum düzen demektir.

Bana kalırsa, bunun, bugün kınadığımız Orta Çağ kiliselerinin yaptığından bir farkı yoktur. Normalleşebilmek için gerçekte yapmamız gereken; içimize dönmek ve bastırdığımız tüm seslere kulak vermektir. Onlar değil ben ne istiyorum? Kimi istiyorum? Hayal kurmayı ne zaman bıraktım? sorularını cevaplamak ve bu yönde gerekli değişimlere cesaret etmektir.


Nerden mi biliyorum? Ben de biraz çılgınlık yaptım!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-ShareAlike 4.0 International License. Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.