24 Mart 2016 Perşembe

ST LOUIS - MISSOURI

Bu kez rotamızı St Louis’e, yani Bay Area’dan Mid-West’e çeviriyoruz. Bir sebepten içerilere doğru süzülüyoruz ve bu yer değişiminden hoşlanıyoruz!

St Louis, 20 Mart sabahına kar ile uyandığımız, gri ve soğuk bir şehir. Neyse ki bu cümlenin devamını önleyen güneşi de görüyoruz! Güneş, her şehre yakışır ya, her yeri aydınlatır; içimiz ısınınca biz de St Louis’e ısınıyoruz!

Mississippi nehrinin kenarına kurulmuş bu şehrin en ünlü, en turistik yapısı nehrin kenarındaki yüksek kemer. Gateway Arch adındaki bu kemere tırmanabiliyor ve şehri tepeden izleyebiliyorsunuz. Ne yazık ki ziyaretimiz süresince tadilatta olduğundan, biz bu deneyimi yaşayamıyoruz.

The Gateway Arch

Nehir kahverengi, çamurlu, bulanık bir su. Bu rengi önce havaya, yağmura yoruyoruz fakat sonra öğreniyoruz ki hep böyleymiş. Mississippi’nin kenarına kadar gidilir de bir nehir turu yapılmaz mı diyerek atlıyoruz bir saatlik riverboatlardan birine. Fakat o da ne! Katettiğimiz mesafede görülmeye değer hiçbir şey yok nehir boyunca! Birkaç köprü, altından geçtiğimiz. Onun da alası var San Francisco’da! Biri boğaz mı dedi? İstanbul boğazını hiç karıştırmayalım lütfen! O, dünya harikalarından biri ve buralardaki kıyaslara girmeye tenezzül etmez!

Nehrin kenarında başka neler var derseniz, buyrun burada: http://www.gatewayarch.com

Şehirde gezilecek başka ne sokaklar, ne semtler var derken önce şehir merkezindeki Washington Square’de yemek yiyoruz. Amerika’da hep olduğu gibi yine Yelp yardımımıza koşuyor ve kendimizi π Pizza’da buluyoruz. Deep Dish Cornmeal Crust pizzalarından birini yiyoruz ve pizza hamurundaki mısır unu tadı bizi Ratatouille yiyen gurme Ego gibi memleketimize götürüyor! Adındaki deep (derin) kelimesinin hakkını veren bu pizzanın büyüğünü iki kişi biteremiyoruz fakat buna rağmen bir de apple pie (elmalı turta) istiyoruz. Yediğim en lezzetli elmalı turta ile işte böyle karşılaşıyorum!

St Louis’in yemeklerinin daha lezzetli olduğunu seziyoruz ve başlıyoruz yiyip içmeye. Bundan sonra anlatacaklarım, ne şehrin müzeleri ne de mimarisi. Hep  boğazımdan geçenler!

Washington Square, sağlı sollu kafeler ve restoranlarıyla uzun bir cadde. Bu cadde üstünde  sabah kahvaltısı için uğradığım bir mekan da Caruso’s Deli. Harika sandviçleri ve çalışanların güler yüzleri  sabahımı neşelendiriyor.

Şehir merkezindeki bir başka kahvaltı noktam ise Rooster. Tercih krep ise es geçilmeyecek bu mekan sabahları oldukça kalabalık. Ağzımda eşsiz bir lezzet bırakmıyor fakat hiç de kötü değil hatta oldukça iyiler! http://roosterstl.com

Bailey's Chocolate Bar
Şehir merkezindeki ilk akşam durağımız muhteşem menüsü ve yemekleriyle Broadway Oyster Bar. Harika soslarıyla istridyeler, timsahlı (alligator sausage) tacolar, muffulettalar ile  güzel bir akşam yemeği… İşte buranın tadı damağımda kalıyor! http://www.broadwayoysterbar.com

Bridge Tap House and Wine Bar, şehir merkezindeki akşam duraklarımızın ikincisi. Çok da eski olmadığını öğrendiğimiz bu mekanda servis biraz yavaş fakat şaraba eşlik eden yiyecekler leziz ve farklı. Yeni tatlar, güzel şaraplar, hoş bir mekan…http://thebridgestl.com

Şehir merkezinden çıktığımızda da bizi yine güzel kokular, değişik lezzetler bekliyor.
Bu küçük seyahatteki favori mekanlarımdan biri Lafayette Square’deki Bailey’s Chocolate Bar oluyor. Amerika’ya geldiğimden beri ilk defa kahve-kanyak bulabiliyor ve buna çılgınca seviniyorum! Soğuk St Louis günüme sıcacık bir tesadüf olarak teşrif ediyor bu mekan. http://baileyschocolatebar.com

Lafayette Square, şehirde görülebilecek şirin yerlerden biri. Güzel mimarileriyle evler ve alanın ortasında büyük bir park, etrafta küçük kafeler…

Son durağımız ise The Delmar Loop. Burası da Washington Üniversitesi’ne yakın olan ve her köşesinde çeşitli aktiviteler bulunan uzunca bir cadde. Ne var burada  diye merak ederseniz, işte yanıtı: http://visittheloop.com

Olumsuz deneyimlerimiz ise kaldığımız hotel (The Westin) ve çokça kullandığımız taksiler (Uber) ile sınırlı. Hotel 4 yıldızlı olmasına rağmen, ne hizmet ne de temizlik bunu yansıtmıyor. Günlük oda temizliği sadece yatağı toplamaktan ibaret olan hoteldeki güvenlik görevlileri de oldukça kabalar. Uber ise şehirde henüz yaygın değil. Bazı taksi şoförleri, uygulamada kendilerine 5 yıldız vermeden sizi taksiden indirmedikleri gibi, bazıları da yolları, güzergahları navigasyonla bile bulamıyor! Şehirdeki taksi sayısı az olduğundan aynı taksi şoförü ile karşılaşmak da mümkün!

Olumsuzluklar canımızı sıkamaz! Ne var ki dört günde bu kadar çok yemenin (tatlı) pişmanlığıyla  dönüyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-ShareAlike 4.0 International License. Creative Commons Lisansı
Bu eser Creative Commons Alıntı 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.