Söyleyecek çok şeyi var hepimizin. Susuyoruz.
Susup dinlememiz, dinleyip öğrenmemiz, hatta düşünmemiz
gerek çokça. Avaz avaz bağırmalar, çığlıklar.
Bize gereken bir nefes arası. Tuhaf ki nefesimizi tutuyoruz.
İhtiyacımız olan saygı, biraz incelik, nezaket.
- Buyurun beyefendi ne diyordunuz?
- Lütfen hanımefendi, siz buyurun.
Gülümsemek, yüreklendirmek, gülümseyerek öğretmek,
korkutmamak, sakinleştirmek…
Hoşgörü öğretilen bir şey midir?
Okumak, okutmak ve bir kitabın peşi sıra gitmek belki…
Fakat okunmamış bir kitabın değil!
Okunmuş tek bir kitabın da değil!
Vicdan okuyarak öğrenilen bir şey midir?
“ Sakladığın sürece istediğin günahı işleyebilirsin. Burası
Türkiye!”*
İçimiz yumuşasın diye biraz daha merhamet. Sadece kardeşi
olanlara mahsus olmamalı paylaşmak.
Her gün biraz daha gelişip, ilerlemeliyken, daha üretken,
daha yaratıcı, daha umutlu, daha pozitif ve daha insancıl; nasıl oluyor da bu
şiir sanki az önce yazılmış gibi hala? Tuhaf mı tuhaf…
TUHAF
siz tuhafı belki de
yaprakları yedi renkli
bir merakeş menekşesi sanıyorsunuz
oysa tuhaf deyince ben
bir tozlu kasabada bir tozlu tuhafiye
cıncık boncuk helva zeytin
krem pertev ve göztaşı
Çekoslovak kurşunkalem
öğrencisiz sarıdefter
cetvel silgi açıölçer
çıplak kadın fotoğraflı aynalar
solgun kuka iplikleri kazak şişleri
ve kurumuş birkaç sinek
ve şahiçe süreyya
ve keriman halis ece
güzellik kraliçesi
bir de bismillah
bir örümcek durmadan karıştırır eski defterlerini
nefretin
beklemek olur nefret
abdest almak olur nefret
ve namaz kılmak
tuhaf değil mi?
ve sonra
karanlık bir odaya birdenbire girince
elimi birdenbire orama bastırırım
sanki korurum oramı karanlıktan
sanki korumam gerekirmiş oramı karanlıktan
tuhaf değil mi?
alıştıra alıştıra kendimi karanlığa
adım adım yaklaşırım yasaklar ülkesine
ve yatarım zenci kızla
atımın gölgesinde
tuhaf değil mi?
bana karpuz bıçaklatır zenci kız
kaldırarak yıldızlara bacaklarını
tuhaf değil mi?
bana hep bir tuhaf gelir nedense
bir zencinin ingilizce sayıklaması
çünkü ben hep sanırdım ki eskiden
sarı saçlı mavi gözlü ve çok dişli bir çocuktur
ingilizce
onu ancak ve ancak
sarı saçlı
mavi gözlü
ve çok dişli çocuklar sevebilir
tuhaf değil mi?
ne zaman çarşıda bir anne görsem
çocuğunu arabada iteler gider
bir kanguru bana uzaklardan el eder
güle güle ölürüm krokodil'e
tuhaf değil mi?
bana bir de tuhaf gelen
neron'ların hit'lerin sandıklardan çıkması
seçenlerin seçilenden korkması
rüşvetin papaz gibi girip çıkması
suçun ülke yönetmesi örneğin
ve zincire vurulması suçlunun
bana hep tuhaf gelir nedense
tuhaf da değil hatta
bana hep komik gelir
demokrasi oynaması bir diktatörün
ve sırtlanın ağzında zeytin dalı tutması
çünkü tuhaf
bir tozlu kasabada bir tozlu tuhafiye
sakızlar durur rafta
üstünde besmelelerin
Hasan Hüseyin Korkmazgil
Haziranda Ölmek Zor
* Ece Temelkuran, " Devir", sy:294
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder